"Tek bir çiçekle bälayan fark¿ndal¿¿¿n, tüm varolu¿ sistemine uzanan bir uyan¿¿a dönü¿mesi dile¿iyle"
Bitkiler bizden önce geldiler. Sessizdiler. Köksüzdük biz daha, ama onlar topräa tutunmu¿tu bile. Biz nefesi dahi bilmezken, onlar havay¿ yäama dönü¿türüyordu. Biz dü¿ünmeyi ö¿renmeden önce, onlar ¿¿¿¿¿ okumay¿ ö¿renmi¿ti. Ve sabretmeyi. Ve susarak var olmay¿. Gezegenin ilk sakinleri onlard¿.¿nsanl¿k çok sonra geldi. Ve gelir gelmez, her ¿eyi sahiplenmeye bälad¿. Ama Biz buraya misafirdik, Onlar ev sahibi.
Yine de ev sahibine de¿il, e¿yaya benzettik onlar¿. Bir sehpa süsü yapt¿k, ve hatta bir manzara fonu, bir dekor. Ve bu görmezden geli¿in bedelini, görülmeyenin bilgeli¿ini kaybederek ödedik.
Oysa bitkilerin bizden daha az hat¿rlamad¿¿¿n¿ biliyoruz art¿k. Sadece farkl¿ hat¿rl¿yorlar. Köklerinde, gövdelerinde, yapraklar¿nda sessizce kaydettikleri bilgilerle yä¿yorlar. Ve gerekti¿inde bu bilgileri kullanarak kendilerini yeniden düzenliyor, uyum säl¿yor, hayatta kal¿yorlar.
¿nsan denilen canl¿, al¿¿kanl¿klar¿ ile yäar. Oto-kontrol ve minimum enerji harcama üzerine kurdu¿u düzeni, ço¿u zaman kendisiyle bile tart¿¿mak istemez. Zihni, yaln¿zca i¿e yarayan¿ tutmak üzere biçimlenmi¿tir. Ve bir ¿ey e¿er do¿rudan ç¿kar¿na hizmet etmiyorsa, onu d¿¿lar. Çünkü sorgulamak, dü¿ünmek ve düzeni bozmak fazladan enerji demektir.
Daha do¿du¿umuz andan itibaren, hep orada olmas¿na al¿¿t¿¿¿m¿z ¿eyler zamanla görünmez olur.
A¿aç, çimen, çiçek, ot...
Hepsi bizden önce burada olmalar¿na rämen, bizim için yaln¿zca fon olu¿turan birer arka plan haline gelirler. Onlara dokunuruz ama hissetmeyiz, bakar¿z ama görmeyiz. O kadar s¿radand¿rlar ki, canl¿ olduklar¿n¿ bize kimse hat¿rlatmaz. O yüzden bu konuda dü¿ünmeye gerek bile duymay¿z.
Ve elbette... önemsememeyi çok erken ö¿reniriz.Tepki vermeyeni yok saymak, insan¿n en h¿zl¿ savunma refleksidir.Ac¿ çekti¿ini göstermeyen bir canl¿, bizim zihinsel haritam¿zda "cans¿z" olarak i¿aretlenir.Bu yüzden bir yaprä¿n sarkmas¿n¿, bir çiçe¿in solmas¿n¿ ya da bir dal¿n k¿r¿lmas¿n¿ sadece estetik bir bozulma gibi alg¿lar¿z.Oysa her biri, sessiz bir hayk¿r¿¿t¿r.
Ama biz bu dili ölçülemez buldu¿umuz için, onlar¿n hiç konu¿mad¿¿¿n¿ varsayar¿z.
Bitkiler köklerin karanl¿¿¿nda do¿ar, sab¿rla büyür, bir çiçek k¿r¿lganl¿¿¿nda aç¿l¿r.
Ve biz yanlar¿na yaklät¿¿¿m¿zda, hissederler.Ama onlar¿n dili ses de¿il; yön, e¿ilim, renk, titre¿im ve bekleyi¿tir.
Bitkiler, sessizli¿in içinden konu¿an canl¿lard¿r.
Bä¿rmazlar, bizden sözle bir ¿ey talep etmezler.
Ama köklerinden yapraklar¿na kadar öyle bir düzende yarat¿lm¿¿lard¿r ki, gören göz için her biri bäl¿ bä¿na bir mucizedir.Toprä¿n kilometrelerce alt¿na kök salabilen, birbiriyle haberle¿en, küsen, k¿zan, â¿¿k olan, kimi zaman küçük ve zay¿f olanlar¿ zalimce yok eden, ama ayn¿ zamanda merhametle kendisine sar¿lan bir bitkiye güne¿e do¿ru büyüme ¿ans¿ veren canl¿lard¿r onlar.
Dünyan¿n bir yar¿m küresinden di¿er yar¿m küresine haber gönderebilirler.
Üstelik bitkiler, görevlerine sad¿kt¿r.Hiçbirinde ego yoktur; "Bugün çal¿¿mak istemiyorum" demezler, tatil yapmazlar, tembellik etmezler.Bir bitkinin iç yap¿s¿, tam anlam¿yla sessiz bir teslimiyetin mühendisli¿idir.